البحث

عبارات مقترحة:

المحسن

كلمة (المحسن) في اللغة اسم فاعل من الإحسان، وهو إما بمعنى إحسان...

الباسط

كلمة (الباسط) في اللغة اسم فاعل من البسط، وهو النشر والمدّ، وهو...

البر

البِرُّ في اللغة معناه الإحسان، و(البَرُّ) صفةٌ منه، وهو اسمٌ من...

سورة النّور - الآية 40 : الترجمة التركية للمختصر في تفسير القرآن الكريم

تفسير الآية

﴿أَوْ كَظُلُمَاتٍ فِي بَحْرٍ لُجِّيٍّ يَغْشَاهُ مَوْجٌ مِنْ فَوْقِهِ مَوْجٌ مِنْ فَوْقِهِ سَحَابٌ ۚ ظُلُمَاتٌ بَعْضُهَا فَوْقَ بَعْضٍ إِذَا أَخْرَجَ يَدَهُ لَمْ يَكَدْ يَرَاهَا ۗ وَمَنْ لَمْ يَجْعَلِ اللَّهُ لَهُ نُورًا فَمَا لَهُ مِنْ نُورٍ﴾

التفسير

Yahut onların amelleri derin bir denizdeki karanlıklar gibidir. O karanlıkların üstünü bir dalga örter. O dalganın üstüne bir dalga ve bir dalga daha. Bunların üstünde ise o kimsenin yolunu bulmasını sağlayan yıldızları örten bir bulut vardır. Birbiri üstüne birikip yığılmış olan karanlıklar. Öyle ki böyle bir karanlığa düşmüş kimse elini çıkarıp uzatsa karanlığın şiddetinden dolayı neredeyse elini dahi göremez. İşte kâfir böyledir. Cehaletin, şüphenin, şaşkınlığın ve kalbindeki mühürlenmenin karanlıkları onun üzerine üst üste yığılmıştır. Allah kimi, kendisini sapıklıktan hidayete ileterek ve kitabından ilim vererek rızıklandırmazsa o kimse için kendisi ile doğruyu bulacağı ne bir hidayet ve ne de aydınlanacağı bir kitap vardır.

المصدر

الترجمة التركية للمختصر في تفسير القرآن الكريم