البحث

عبارات مقترحة:

الغفار

كلمة (غفّار) في اللغة صيغة مبالغة من الفعل (غَفَرَ يغْفِرُ)،...

القاهر

كلمة (القاهر) في اللغة اسم فاعل من القهر، ومعناه الإجبار،...

الحيي

كلمة (الحيي ّ) في اللغة صفة على وزن (فعيل) وهو من الاستحياء الذي...

سورة التوبة - الآية 42 : الترجمة التركية للمختصر في تفسير القرآن الكريم

تفسير الآية

﴿لَوْ كَانَ عَرَضًا قَرِيبًا وَسَفَرًا قَاصِدًا لَاتَّبَعُوكَ وَلَٰكِنْ بَعُدَتْ عَلَيْهِمُ الشُّقَّةُ ۚ وَسَيَحْلِفُونَ بِاللَّهِ لَوِ اسْتَطَعْنَا لَخَرَجْنَا مَعَكُمْ يُهْلِكُونَ أَنْفُسَهُمْ وَاللَّهُ يَعْلَمُ إِنَّهُمْ لَكَاذِبُونَ﴾

التفسير

Ey Peygamber!- Savaştan geri kalmak için senden izin isteyen münafıklar, şayet kolay elde edilen kazanç ve meşakkatsiz bir yolculuk olsaydı sana uyarlardı. Fakat onları davet etmiş olduğun düşmana karşı katetmeleri gereken mesafe onlara uzak geldi de bu yüzden seferden geri kaldılar. Seferden geri kalmak için izin isteyen bu münafıklar, sen onlara döndüğün zaman Allah'a yemin ederek şöyle diyeceklerdir: "Eğer sizinle beraber cihada gitmeye güç yetirebilseydik sizinle beraber çıkardık." Muhalafet etmeleri ve yalan yeminleri sebebi ile kendi nefislerini Allah'ın cezalandırmasına arzederek kendilerini helâk ediyorlar. Yüce Allah, gerçekten onların yalancı olduklarını ve yeminlerinin de yalan olduğunu biliyor.

المصدر

الترجمة التركية للمختصر في تفسير القرآن الكريم